top of page

Absürd ve Camus

  • Berkay
  • 16 Eki 2024
  • 3 dakikada okunur

Albert Camus'nün absürd felsefesi, yaşamın anlamı üzerine yapılan derin bir sorgulamayı içerir ve varoluşun kaçınılmaz çelişkilerini kabul etmeye dayanan bir düşünce sistemidir. Camus'nün felsefesinin temelinde, insanın evrendeki anlam arayışı ile hayatın herhangi bir nihai anlam sunmaması arasında yaşanan çarpışma yer alır. Bu çarpışma, Camus'nün "absürd" dediği durumu yaratır.


Absürdün Temeli

Camus, insanın doğal bir şekilde yaşamın anlamını aradığını kabul eder. Bu, insanın varoluşunu sorgulayan en derin dürtüsüdür. Ancak, bu anlam arayışı evrene yansıtıldığında, evrenin soğuk, sessiz ve anlamsız olduğunu fark ederiz. Evren, insana herhangi bir açıklama ya da nihai bir anlam sunmaz. İnsan, bilinçli bir varlık olarak yaşamı boyunca bu çelişkiyi deneyimler: Hayatın anlamını bilmek isteriz ama hayatın kendisi bize bu anlamı vermez.


Bu durum, absürdün özüdür: İnsan, anlam ararken anlamsızlıkla karşı karşıya kalır. Bu, hayatta sürekli olarak bir anlam bulma çabamızın, evrenin kayıtsızlığı ile çatışmasıdır. Camus, bu absürd durumu trajik olarak değil, insanın özgürlüğünü keşfedeceği bir fırsat olarak görür.



Camus, absürd ile karşı karşıya kalan bir insanın üç seçeneği olduğunu savunur:


  • Camus, absürd ile yüzleştiğinde kişinin yaşamın anlamsızlığı karşısında intiharı bir seçenek olarak görebileceğini kabul eder. Eğer hayat gerçekten anlamsızsa, neden devam etmeliyiz? Ancak Camus, bu seçeneği "absürdü inkâr" olarak görür. İntihar, yaşamın anlamını yitirdiğini kabul ederek ondan vazgeçmek demektir. Oysa, absürdle yaşamayı öğrenmek, hayata farklı bir anlam katar. Camus, intiharı bir çözüm değil, kaçış olarak reddeder.


  • Camus'ye göre ikinci seçenek, insanın evrensel bir anlam bulmaya çalışarak kendini kandırmasıdır. Bu, genellikle din ya da mutlak felsefi sistemlerle yapılır. İnsan, Tanrı'ya inanarak ya da aşkın bir anlam arayarak, bu absürd boşluğu doldurmaya çalışır. Ancak Camus, bu yolu da reddeder. O, Tanrı’ya ya da mutlak bir anlamın varlığına inanmanın absürdü çözmeyeceğini, sadece onu inkâr edeceğini savunur. Tanrı, hayatın anlamına dair kesin bir cevap gibi sunulsa da, bu cevaplar Camus’ye göre gerçeği, yani yaşamın anlamsızlığını örtbas eden bir yanılsamadır.


  • Camus’nün önerdiği yol, absürdü kabul etmek ve onu yaşamın bir parçası olarak görmekten geçer. Absürdü kabul etmek, hayatın anlamsızlığıyla yüzleşmek, ama buna rağmen yaşamaya devam etmektir. Camus'nün gözünde bu, cesaret ve özgürlüğün en büyük göstergesidir. İnsan, absürd ile yüzleştiğinde, bir anlam arayışı içinde olmaktan vazgeçip, hayatı olduğu gibi yaşamaya başlar. Bu, insanın kendi değerlerini ve anlamını yaratma özgürlüğünü kazanmasıdır.


Absürd Kahraman: Sisyphos

Camus'nün "Sisifos Söyleni" (Le Mythe de Sisyphe) adlı eserinde, absürdün simgesi olarak antik Yunan mitolojisindeki Sisifos karakterini kullanır. Efsaneye göre Sisifos, bir kayayı dağın zirvesine kadar itmekle cezalandırılmıştır, ancak kaya her defasında tekrar aşağı yuvarlanır. Sisifos, bu sonsuz döngüde, nafile bir görevle karşı karşıya kalır. İşte bu noktada Camus, Sisifos’u absürd bir kahraman olarak betimler. Sisifos’un durumu yaşamın absürdünü simgeler: İnsan sürekli çabalar, ancak her seferinde kaçınılmaz bir anlamsızlıkla karşı karşıya kalır.


Camus, bu umutsuz duruma rağmen Sisifos'un mutsuz olmadığını söyler. Çünkü Sisifos, durumunu kabul etmiş ve bu anlamsız çaba içinde bir anlam bulmuştur. Camus, "Sisifos’u mutlu hayal etmek gerekir" der; çünkü Sisifos, absürdle yüzleşmiş ve onunla yaşamayı öğrenmiştir. Bu noktada, insanın hayatını yaratıcı bir şekilde yaşaması gerektiğini savunur. Yani, anlam bulmaya çalışmaktan ziyade, anlamı kendi yaratım sürecinde buluruz.


Absürd Yaşam

Camus'nün absürd felsefesi, yaşamı olduğu gibi kabul etmenin ve kendimize dayatılan mutlak anlamlardan kurtulmanın bir çağrısıdır. Camus, absürdü kabul ederek yaşamın her anını dolu dolu, özgürce yaşamayı savunur. Onun absürd insanı, günlük yaşamın sıradan deneyimlerinde bile büyük bir özgürlük bulur. Hayatın anlamsızlığı içinde, insan kendi anlamını yaratır ve özgün bir yaşam sürer.


Bu, yalnızca bireysel bir özgürlük değildir; aynı zamanda insanın hayata olan bağlılığını, direncini ve varoluşun zorluklarına karşı savaşma iradesini güçlendirir. Camus'ye göre, insan, hayatın anlamsızlığını fark ettiğinde bile mücadele etmeyi bırakmamalıdır. Aksine, bu farkındalık onu hayata daha sıkı bağlar, çünkü artık dışsal bir anlam ya da nihai bir hakikat peşinde koşmak zorunda değildir. İnsan, hayatı kendi koşullarıyla, kendi yaratıcılığı ve özgürlüğü içinde yaşayabilir.


  • ''Albert Camus’nün absürd felsefesi, insanın hayata karşı aldığı tutumla ilgili derin bir sorgulamadır. Yaşamda nihai bir anlam olmadığını kabul eden Camus, insanın buna rağmen yaşamaya devam etmesini, hatta bu durumu kucaklamasını önerir. Absürd ile yüzleşmek, insana hayatın tüm yönlerini olduğu gibi kabul etme ve yaşamını kendi değerleriyle inşa etme özgürlüğü sunar.''


  • ''Camus'nün absürd felsefesi, trajik gibi görünen bir durumu güç ve özgürlük kaynağına dönüştürür. Anlamın olmaması bir boşluk yaratmak yerine, insanın kendi hayatını yaratabileceği bir alan açar. Bu, nihilizme ya da karamsarlığa teslim olmadan, yaşamı dolu dolu ve yaratıcı bir şekilde yaşamanın derin bir ifadesidir.''

Comments


bottom of page